‘’Çocuğuma nasıl davranmalıyım?’’… ‘’Ablasıyla/abisiyle hiç böyle sorunlar yaşamıyordum’’ … ‘’Böyle yapıyorum olmuyor, öyle yapıyorum hiç olmuyor’’… gibi cümleler size de tanıdık geldi mi? Şahsen ben bu gibi cümleleri hem sosyal medyadan bana ulaşan mesajlarla, hem de birebir danışanım olarak görüşmeye gelen ebeveynler aracılığı ile sık duyuyorum. Birebir görüştüğüm ebeveynlere ayrıntılı olarak bu durumun doğasını aktarma şansım oluyor. Sosyal medyadan ulaşan anne-babalara kısa geri dönüşler yapsam da sosyal medya kanalıyla geri bildirim vermek maalesef hem sağlıklı hem de detaylı olmuyor. Dolayısıyla bugün ‘’çocuk mizacı ve mizaca uygun etkili ebeveynlik’’ sisteminden sayfam elverdiğince bahsetmek istiyorum.
‘Mizaç’ genel olarak ‘kişilik’ dediğimiz olgudan birazcık daha farklıdır ve kısaca ‘’biyolojik tabanlı bireysel farklılık’’ olarak tanımlanır. Yani doğuştandır, genetik faktörler etkilidir. Bir çocuğun dünyayı algılama şeklini ve etrafındakilerle etkileşime geçme stilini şekillendirir. Kişilik ise; zaman içerisinde mizaç tabanında gelişir ve kişilik gelişiminde eğitim, sosyalleşme süreçleri, hayat olayları gibi birçok dışsal faktör etkilidir.
İşte tam olarak mizaç ve kişilik oluşumu arasındaki bu köprüde en etkin faktör ebeveynliktir; daha doğrusu çocuğun mizacına uygun/uyumlu geliştirilen ebeveynlik becerisidir. Ortalama 7 buçuk milyar olan dünya nüfusunda, her bir ülkeyi, ülkenin genel kültürel durumunu ve ülke içindeki ayrı ayrı alt kültürleri, bireyleri, bireylerin getirdiği DNA farklılıklarını, anne babaların kendi mizaçlarını ve kişiliklerini, bununla birlikte edindikleri ebeveynlik stillerini ve tüm bunların çeşitliliklerini düşündüğümüzde her bir çocuğa ‘’reçete gibi aynı ebeveynlik’’ becerisi ile yaklaşmanın ne kadar sağlıklı olacağı konusunda tartışırız… Örneğin; ebeveynlerin çocuklarına uyguladıkları davranışsal kontrol ( kimlerle vakit geçirdi, ödevi neydi… gibi) Amerika gibi bireysel kültürdeki toplumlarda yetişen ergenler tarafından ‘’baskıcı’’ olarak algılanabilirken; bizim gibi daha kolektif kültürde yetişen ergenler tarafından ‘’annem-babam benimle ilgileniyor’’ şeklinde algılanabiliyor… Tabi bunu da dengeli yapmakta fayda var J
Koşulsuz sevgi ve kabul ile harmanlanmış; sorumlulukların, alanların ve sınırların net olduğu, istikrarlı ve disiplinli aile ortamı tartışmasız olumlu sonuçlar doğuracaktır (tabii burada da ‘’disiplin’’ derken ne demek istiyorum onu konuşmak gerekir). Fakat bu aile ortamında bile çocuğun mizacına göre bir ‘’ince ayar’’ yapmak gerekebiliyor. Örneğin; mizacının getirisi olarak dürtüsel ve negatif duygulanıma meyilli çocukları düşünelim… Yapılan araştırmalar istikrarlı bir şekilde bu mizaç özelliğindeki çocukların yukarda bahsettiğim ebeveynlik becerileri ile büyüdüğü aile ortamına; bu mizaca sahip olmayan çocuklara göre daha hassas olduğunu ve bu aile ortamından olumlu fayda görerek davranış problemleri geliştirmediğini gösteriyor. Fakat sağlıksız bir aile ortamında yetişirlerse de tam tersi etki göstererek, yine sağlıksız aile ortamında büyüyen fakat bu mizaca sahip olmayan çocuklara göre daha fazla duygulanım ve davranış problemleri gösteriyorlar. Özetle çocuğun mizacı içinde büyüdüğü aile ortamının da etkisiyle psikolojik ve fizyolojik durumları farklı şekillerde tetikleyebiliyor…
Farkındalık dolu ve doğru kararlar alabildiğimiz güzel bir haftasonu olması dileğimle…